Molly Farquharson ile 2013’te İstanbul Galata’da sahibi olduğu Molly’s Cafe’de tanışmıştım. O zamanki hayat telaşesi içinde Molly’s Cafe’ye yalnızca birkaç kez gidebilmiştim ama İstanbul gibi birçok bakımdan zor bir şehirde işletmeciliğe soyunan bu Kanadalı kadın ve şirin mekanı aklıma kazınmış ve daha sonra Şişli Kurtuluş’ta işlettiğim Sahne Kahve için de en büyük ilham kaynağım olmuştu.
Molly 2014’te kafeyi kapatıp Türkiye’den ayrıldı ve ondan sonra da kendisiyle herhangi bir iletişimim olmadı. Kuzey Amerika çok uzak, oralarda yaşamak (ve hatta oraları ziyaret etmek) fikri de bana çok uzaktı.
Nitekim Kanada’ya taşınmamızın 5. yılına yaklaşırken dün arkadaşlarla bir tatil dönüşü Toronto yolunda mola verdiğimiz küçük kasaba Orillia’da rastgele dükkanlara girip çıkıyorduk. Bir sanat galerisi dikkatimizi çekti ve içeri daldık. Bizi “Bugün nasılsınız?” diye karşılayan galeri sahibi kadın bir yerlerden tanıdık geliyordu ama bunun üzerine düşünmeyip duvardaki sanat çalışmalarına ve yazılara baktım. “Turkish Style” ve “Molly Farquharson” yazdığını görünce (bkz: 2. foto), galeri sahibine dönüp “Molly siz misiniz?” diye sordum. Toplamda 10-15 saniye süren idrak etme süreci sonunda anladım ki İstanbul Galata’daki Molly’s Cafe’nin Molly’si tam karşımdaydı. Sarıldık. 🫂
Dünya cidden çok mu küçük bilemiyorum ama Molly’nin bu tesadüfi buluşmadan sadece birkaç saat önce kendi sosyal medya hesabından Molly’s Cafe fotoğraflarını paylaşıp eskiyi yad ettiğini öğrenince bir şekilde beni/bizi oraya çektiğine inanmamak elde değil.
Molly bizi görünce 15 yıl yaşadığı kendi İstanbul’unu ne kadar özlediğini hatırladı, bense geride bıraktığım kendi İstanbul’umu… Yanımda pek sevdiğim insanlarla, kendi Kanada’mda… 🙂🫶🏼 @hibernationartsorillia
Dün, Toronto’ya geldiğimden beri hayal ettiğim bi toplanmayı gerçekleştirdik. Toronto’daki Türkiyeli LGBTİ+’lar olarak 5 yıl önce birlikte kurmaya çalıştığımız ufak arkadaşlık grubunun şuanki noktaya gelebileceğini görmek gerçekten gurur verici. Garip bi tesadüfle uzun süre emek verdiğim @lambdaistanbul ‘un “Gitmek mi Kalmak mı” etkinliği de aynı saatlerde Türkiye’de gerçekleşiyordu. Biz lubunyalar gitsek de kalsak da, kendi sesimizi duyurmaya; birlikte büyümeye devam edeceğiz. Diasporayı duyurmak kalanların da sesini duyurmak demek ama zaten bir yerde “kalamama” lubunyalığın özünde var. @lubun.to ‘nun temellerini atan, bugün ilk “resmi” toplantımıza gelen herkes, iyi ki varız!